31 Mayıs 2010 Pazartesi

Ben bu aralar her yerde...

işte bu kitapları okuyorum :)



Çik-lit diyorlar bu kitapların tarzına. Çik-lit ne demek? Bana göre romantik komedi kimine göre bir çeşit akvaryum balığı, işin aslı o bir piliç edebiyatı (Chick-lit) Kadının iç sesinde konuşulanları dürüstçe açığa vuran ve yine kadın ruh halinden çok iyi anlayan, feminen, ahlaksız ve bir o kadar komik bir tür.

.......................


Chick-lit kitaplarıyla tanınan Artemis Yayınları’nın yayın koordinatörü Ilgın Sönmez Toydemir ‘Gerzek gibi görünmekten korkmayın, canınız ne istiyorsa onu okuyun. Çünkü böyle kitaplara da ihtiyacımız var’ diyor Mutsuzsunuz, canınız gülmek istiyor, hafif bir şeyler okumak istiyorsunuz, kafanızı boşaltmaya ihtiyacınız var... Nedeniniz ne olursa olsun elinize bir chick-lit alınca bitirmeden bırakmayacağınız garanti. Son dönemin en popüler kitapları tartışmasız chick-lit’ler. Bu kitaplar kimilerine göre basit, kimilerine göre edebiyat bile değil. Ancak ne olursa olsun büyük ilgi gördüğü kesin. ‘İyi de bu chick-lit nedir?’ diyorsanız Türkçe karşılık olarak piliç edebiyatı diyebiliriz. Hedef kitlesi çağdaş, şehirli ve yalnız genç kadınlar olan bu kitaplar yine kadınları anlatıyor. 90’lı yıllarda yükselişe geçen chick-lit’ler aslında çağdaş kadın edebiyatının bir kolu olarak anılıyor. Sophie Kinsella, Mariene Keyes, Candace Bushnell, Cecily Von Ziegesar, Adele Parks, Jane Gren, Elizabeth Buchan gibi isimler ise bu dalın en başarılı temsilcileri... ( Kaynak )

................


Ve ben de çağdaş şehirli kadın olarak :P mutluluğu bu ara çik-litlerde buldum. Aslına bakarsanız kitapların kapağı çok hoşuma gitti diye almıştım :) Neyseki başlangıcımı Çik-lit'in baş tacı Sophie Kinsella'nın "Pasaklı Tanrıça" isimli son yayınlanan kitabıyla yapmışım. (Sophie'yi Alışverişkolik/Shopaholic serisinden belki hatırlarsınız)

Ardından bir Türk yazara geçtim, aslında kendisi genç bir senarist ( Kavak Yellerinin senaristi) Ekin Atalar'ın " Selindrella " ya başladım ve her fırsatta okuyorum ( Burki buna çok söylense de servis , vapur, arabada elimden düşmüyor :) Bu arada bu kitapların hepsinin cep boyu çıksa çok mutlu olurum. Çantada taşıması daha kolayoluyor ve elinde okuması da.. Geçen hafta da Sophienin okumadığım 8 kitabınıdaha D&R'dan sipariş verdim. Ücretsiz kargo ile gönderdiler ve kitaplarnormal fiyatına göre daha indirimli. Ekin Atalar için de Türk kızının Sophie'si diyorlar. Açıkçası ben Ekin'in kitabında çok daha fazla güldüm . Ama kesinlikle ikisi de çok eğlenceli. Bu arada kahramanızmız Selin'de tam bir Sophie Kinsella hayranı ve bunu kitapta sık sık dile getiriyor.

Pasaklı Tanrıça 'da işkolik ama bir o kadar da ev işlerinden anlamayan bir avukatın komik eğlenceli hikayesini, Selindrella'da ise hem aşkta hem işte&parada kaybeden komik ama çok komik Selin'in hikayesini bulacaksınız.

Kitapları okuyacaklara şimdiden iyi eğlenceler !! :)

18 Mayıs 2010 Salı

Adalarda Modalarda Gezmece Tozmaca...


Bu aralar haftasonları hiç evde oturasım gelmiyor. Hatta hafta içi günlerde de öğlen yemeğe dışarı çıkarsak içeri giresim gelmiyor :) Havalar ısındığında mesailer de kısalsa keşke...
Öğrenci olup bol bol gezilecek zamanın olduğu günleri çok özlüyorum.
Haftasonları da çok hain , 2 gün o kadar çabuk geçiyorki. Keşke cumaları da tatil olsa ya da pazartesiler. Ahh ahh..

Siteye koyarım diye çektiğim/çektiğimiz fotoğrafların birçoğunu picasaweb'e yükledim . İnternet üzerinden fotoğraf paylaşımı için albüm oluşturabileceğiniz ve fotoğraflarınızı da kolayca arşivleyip düzenleyebileceğiniz çok kullanışlı bir program ( picasa)




Ankara'dan bizi ziyarete gelip 2 güncükte olsa çok iyi vakit geçirdiğimiz sevgili arkadaşlarımız Emel ve Mehmet, Ankara'nın sıkıcı havasından bir nebze de olsa kurtulmuş bir şekilde evlerine döndüler. Ben büyük konuşmak istemesem de uzun süre deniz olmayan ( en azından ortasından bir nehir geçsin ya da göl) şehir sınırlarında yaşayamak istemem. Mesela geçtiğimiz pazar anneler gününü protesto etmek için ( annelerimiz yanımızda olmadığından ) babam ve kuzenlerimle Caddebostan sahile gittik, kahvaltıya. Evinizin mutfağına tıkılıp kalmamak için kahvaltı yapabileceğiniz güzel bir alternatif mekan. Tek yapmanız gereken kahvaltılık malzemelerinizi ve piknik örtünüzü yanınıza almak. Daha uzun sürsün bu keyif derseniz kitap gazete alarak yeşil çimlerin keyfini sürebilirsiniz. ( fotoğraflar için tıklayınız) İstanbul'dayken ne zaman sahilde vakit geçirirsem ya da boğazdan geçerken ya da vapurda yolculuk , ohh iyi ki bu şehirde yaşıyorum demeden geçmem :) Bu arada sahil yolu bisiklet ve benim gibi paten (rollerblade) delileri için çok uygun bir pist.



Neyse dönelim 23 Nisan haftasonuna geri. Tarihi yarımada ve Taksim gezimizden sonra 24 Nisan'da da Sedoşla planladığımız Büyükada Bisiklet fantazimizi gerçekleştirdik hep beraber. Her ne kadar yokuşları çıkmak yorucu olsa da ( benim gibi ham vücutlular için) genel olarak çok iyi vakit geçirdik. Baharın gelişini işte bu yüzden seviyorum. Bütün kış uykudaymışız gibi birden uyanıp kendimizi sokaklara ve doğaya atıveriyoruz. Büyükada'ya erken bir vapurla / motorla gidip , vakit kaybetmemek için kahvaltınızı bizim gibi simit peynir çay / süt ( ben çay içmem süt içerim) ile yapıp hemencecik bisiklet turuna başlayabilirsiniz. ( Simit ve çayı vapurdan temin edebilirsiniz) Fotoğrafları da işte burda... Bisiklet kiralamak için saat fiyatı değil gün fiyatı üzerinden anlaşın ( ilk mekanlar günlük 15 TL biraz daha ilerde daha az kullanılmış günlüğü 10 TL 'lik bisiklet kiralama mekanları bulabilirsiniz) İsterseniz de kendi bisikletiniz ile gidebilirsiniz. Bisikletinize sepet taktırmanız sizin için kolaylık olacaktır. Bu arada fayton sürücüleri o kadar acımasız ki .. Yayalar kaldırım yerine yolu kullanıyor, faytonlar da hızla geliyor , bisiklet sürücülerine de pür dikkat gitmek düşüyor. Büyük tur yolundan giderseniz hem manzara çok güzel hem de daha az faytonun geçtiği az tehlikeli sakin huzur dolu bir yol olacaktır. Dilerseniz yolun ortasında da buz gibi içecek ve patates kızartlamalarınızı yiyebilirsiniz. Biz yemek için sahile geri dönmeyi bekledik. Döndüğümüzde de midye tavayı hüplettik :) Dönüşte de tabiiki bir ada dönüşü klasiği, martıları besledik :)))


Erken başladığınız ada turunu da vakitlice bitirip Mehmetleri yolcu etmek için ana karaya geri döndük ( YİNE BEKLERİZZZ :))


Bu kadar fayton tehlikesinden sonra da at binme maceramdan bahsetmeden edemeyeceğim. Banu ve Yıldırım ile birlikte gittiğimiz Samandıra'daki Şahlanan Binicilik okulunda çok keyifli vakit geçirdim. Hayvanları çok sevdiğim için uzun zamandır at binmenin nasıl olduğunu merak ediyordum. Hem Bihter ata biner de ben binmez miyim? Hem o çizmeleri ben Bihter'den önce almıştım. ( Bihter çizmesi) Bu da benim için güzel bir deneyim oldu. Hatta arada gidip yine binmeyi düşünüyorum ne de olsa bacak ağrılarım geçti :)) Evet evet gerçekten ilk 5-6 gün ağrısı çok kötü oluyormuş . Ama sonradan ağrılar geçiyor yerine işte bu güzel fotoğraflar kalıyor :))

Baharın tadını çıkarabildiğimiz şu nefis mis kokulu günlerde bir kahvaltı alternatifi daha :



Anadolu yakası sakinleri iyi bilir. Modanın havası bir başkadır. Biz genelde yiyeceklerimizi Moda'daki Elif pastanesinden alır , sahildeki çay bahçelerinde deniz manzaralı bir masa kaparak kahvaltımızı yaparız. 2 hafta önce İlke-Alper ve İlker ile gittiğimiz kahvaltıdan görüntüler . Biz önce o nefis yiyecekleri yedik sonra da İlke ile kızkıza sahile inip yürüyüş yaptık. Erkekler de bu arada iş konuştular (tabii ki!!) İlke biraz çiçek ödünç aldı :)) Dönüşte Ali Usta'nın leziz dondurmalarından yedik ve acem halısı denen çok güzel renkli bir bitki satın aldım .Umarım soldurduğum bonzailerimden ve mandalina ağcımdan sonra bunun ömrü uzun olurr !! Lütfeenn!



Not: Ben bu yazıyı yayınlayana kadar çiçekler soldu üzgünüm :(

Burki 'nin apandistine geçen cuma veda ettiğimizden beri yayınlamaya fırsatım olmadı. Ama solan çiçeklerin yerine hasta ziyareti çiçekleri geldi umarım onların ömrü uzun olur :))


Hem deeee benimkiler üst komşunun antoryumlarından daha güzeeel . Sağolsun kuzen Ayşe ;)

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Gözümüz Aydın BBC Life NTV 'de

Hadi yine iyisiniz diyeceğim çünkü biz internetten indirip bir de ingilizce alt yazısı ile seyretmeye çalıştık ama siz şanslısınız ki BBC Life 'ın ilk bölümü Tuncel Kurtiz'in Türkçe seslendirmesi ile 7 Mayıs'ta NTV'de . Sonraki her bölümün de her Cuma saat :21.00 'de yayınlanacağını söylüyorlar. Geçen haftalarda sürekli , her arkadaşımız geldiğinde ( o kadar etkilendikki herkese gösteriyoruz) durup durup izlediğimiz BBC'nin Life adlı belgeselini şiddetle tavsiye ediyordum . hatta ben buraya yazacaktım ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Hazır tv'de gösterilecekken internetten indirmeye üşenenler televizyondan izleyebilirler. İzlerken "vay anasını böyle bir hayvan mı varmış? " dediğim çok sahne oldu. Özellikle de Komodor Ejderinde !!! Çok korkunç bir yaratık :))



Görüntüler , çekim mükemmel. Her ayrıntıyı görebileceğiniz bir belgesel. Bir de HD kaliteyle izlerseniz yemede yanında yat oluyor.



Seri 50 'şer dakikalık 10 bölümden oluşuyor. Her bölümde ayrı bir kategori anlatılıyor.


"Challenges of Life"

"Reptiles and Amphibians"
"Mammals"
"Fish"
"Birds"
"Insects"
"Hunters and Hunted"
"Creatures of the Deep"
"Plants"
"Primates"


Uçan balıklar, böcek yiyen bitkiler, gerçek fedakarlığı size gösterecek memeliler, hızlı avcılar, birbirine kur yapmak için uyum içinde dans eden kuşlar, evrimini tamamlayamamış ve belkide benim gibi ilk defa göreceğiniz hem karada hem suda yaşayan garip balıklar ve komik ama akıllı hayvanları izlemek için sakın bu seriyi kaçırmayın !

(Bu sevimli hayvanı madagaskar filminden hatırlarsınız, özellikle bunların olduğu sahnelerde çook güldüm izleyince anlayacaksınız :))

İyi ki Doğdun Anneeee, İyi ki Doğdun Babaaaaa !!!

Evet evet, dün babamın bugün annemin doğumgünü. Her sene ekonomik olsun diye (:P şaka şaka ) beraber kutladığımız doğumgünlerini bu sene ayrı kutluyoruz maalesef. Annem Ankara'da, babam evde tek başına ben de buralardayım işte...
Ama çekirdek ailemizin gönülleri bir, zaten bizim de gönlümüz zengin ( ne alaka ? ) :))

Sizi çok seviyorum , iyi ki doğdunuz, beni de doğurdunuz ben de sizin biricik kızınız oldum :))
Yaşlandık diye üzülmeyin hala benim gözümde çok gençsiniz :) ayrıca genç gösteriyorsunuz demekki birbirinize iyi bakmışsınız ne mutlu size ;)

( üçümüzün fotoğrafını bulamadım malum evde değilim şu an ben de kendi fotoğrafımı koyayım sizin adınıza 2 tane mum üfleyeyim dedim :)
Alkışlar sizler için !!!
(Arkadaki sakıza dikkat :)))


2. yaş kutlamam
Yıl 1983