26 Kasım 2009 Perşembe
25 Kasım 2009 Çarşamba
Totoş Vampir'in Hikayesi: Yeni Ay / New Moon
Hem onu severim hem bunu, vampiri de seviyorum kurt adamı da :) Yok öylee ... Kendin gibi normal bir insanoğlu bulmadığın gibi bir de " o da benim olsun bu da" ... Oldu güzelimm..
Filmin sonu da sanki haftaya bir sonraki bölümü gösterilecekmiş gibi bir Aşk-ı Memnu edasıyla heyecanlı, cevabı belirsiz bir soru ile bitti. Daha doğrusu salonun ışıkları yandığında filmin bittiğini anladık :) Yoksa biz daha sürecek diye oturmuş bekliyorduk. Saçma sahneye örnek 2: filmdeki Alice karakterinin bu ikisini gördüğü bir rüya var, o rüyada işte ikisi Hülya Koçyiğit -Ediz Hun gibi koşuyorlardı ya , yoook artıııkkk :) Çok merak ediyorsanız gidin seyredin ama benden size bu film tavsiye çıkmaz arkadaşlar.
Sevgiler :)
23 Kasım 2009 Pazartesi
KEK YAPMAK : Ciddiye alınması gereken bir iş
1- Kekte kullanılacak sıvı malzemeler (yumurta, yağ, yoğurt, süt, meyve
suyu, soda vs.) muhakkak oda sıcaklığında olmalı. Kek yapmaya başlamadan en az 1
saat önce buzdolabından çıkartılmalıdır. Soğuk malzeme kekin kabarmasını
engeller. (neso: ben yaklaşık 15 dk önce çıkardım. Hadi bir kek yapayım şipşak diyemiyorsun, mutlaka 1 saat önceden hazırlanman gerek)
2- Kek yapmaya başlamadan evvel kullanılacak bütün malzemeler hazır
edilmelidir. Kek kalıbı yağlanıp biraz un serpilerek veya yağlı kağıt serilerek
hazır hale getirilmeli, fırın 175 dereceye ayarlanıp çalıştırılmalıdır. Çünkü
kalıba dökülen kekin bekletilmeden ısıtılmış fırına verilmesi gerekir.
3- Yumurtalar mikserle beyaz, köpüklü krema halini alıncaya kadar çırpılmalıdır.
Şeker eklenip çırpma işlemine devam edilir. Bu uzun süreli karıştırma işlemi kek
piştikten sonra yumurta kokmamasını ve iyi kabarmasını sağlar. Eğer zaman
müsaitse yumurta beyazlarını ayırıp başka bir kapta çırpıp keke en son
ekleyebilirsiniz. (neso: ben hepsini harmanlayıp karıştırdım ne de olsa hepsi beraber pişecekti, tarifte bu ayrıntı vardı ama ben aceleden en son malzemeyi gördüğümde tarifin sonundaki bu ayrıntıyı farkettiğimde iş işten geçmişti)
4- Keke eklenecek birkaç damla limon veya kabuğunun rendesi içerdiği asitten dolayı kabartma tozunu harekete geçirip daha fazla kabarmasını sağlayacaktır. (neso: benim rendelediğim 1 limonun kabukları bile yetmedi demekki 3. maddeyi gerçekleştirmek şart)
5- Keke konulacak kuru malzemelerin (un, kabartma tozu, vanilya, karbonat vs.) elenerek sıvı karışıma eklenmesi malzemelerin birbirine daha iyi karışmasını sağlar. Un eklenene kadar mikser kullanılabilir ancak un eklendikten sonra kesinlikle mikser kullanılmamalı bir tahta kaşık yardımıyla
fazla çırpmadan karıştırılmalıdır. (neso: ooo ben hepsini karıştırıp bir güzel mikserle çırptım bile)
6- Keke konulacak meyve parçası, çerez, kuru üzüm gibi malzemelerin dibe çökmemeleri için kuru olmaları gerekir. Malzemeler ıslaksa una veya nişastaya bulayarak keke eklenmesi gerekir.
7- Süt kullanılan kekler daha ıslak, yoğurt kullanılan kekler daha kuru ve sünger
gibi olurlar. Kakaolu kek, ıslak kek, browni gibi kekler yapılacaksa süt kullanılması daha uygun olur. Kakao ve süt karışınca kekte çikolata tadı hakim olacaktır. Bunun dışındaki sade keklerde yoğurt daha etkili sonuç sağlar.( neso: ben süt kullandım Burak "bu ne böyle lastik gibi olmuş dedi" keşke yoğurt kullansaymışım)
8- Keklerde rendelenmiş havuç, elma , çilek gibi malzemeler kullanılacaksa daha
yayvan kalıplar kullanılması gerekir. Bu tarz kekler yüksek kalıplarda pişirilirse üzerleri yanık ve içleri iyi pişmemiş kekler ortaya çıkıyor. Pişme süreleri de çok uzuyor. Diğer kekler her türlü yüksek ve derin kalıplarda yapılabilir. (neso: ben cupcake kağıtlarına koydum minicik ve derindi)
9- Kekin fırının alt katında pişirilmesi gerekir. Bu şekilde üzeri hemen kızarmadan içi iyice pişecektir.(neso: ben daha pişerken sadece üstünü mü açsam yoksa altlı üstlü mü açsam karar verememiştim bile)
10- Kek pişerken özellikle ilk 20 dakika fırının kapağı açılmamalıdır. Kapak açılırsa kabaran kek birden sönmüş olur. (neso: işte bunu biliyordum :) yapmadım )
11- Keki pişerken en son 5-10 dakika fırın 150 dereceye düşürülüp biraz daha pişirilebilir. Bu şekilde kekin üzeri yanmadan içi iyice pişmiş olacaktır.
12- Kek piştikten sonra kek fırından hemen çıkartılmamalıdır.
Fırının kapağı aralanıp bu şekilde bir süre soğuması beklenmelidir. Sıcak fırından çıkan kek soğukla temas ettiği anda biraz da olsa sertleşip, sönebiliyor. (neso: bir sonraki cupcake'leri koymam için hemen çıkarmam gerekiyordu itiraf ediyorum hemen çıkardım :( )
13- Pişen kekin kalıptan çıkarılması için soğumasını beklemek gerekir. Sıcakken çıkartılmaya çalışılırsa kek parçalanabilir. (neso: henüz o mertebeye ulaşamadım ama cupcake kağıtları istesem de çıkmıyordu, ertesi sabah kekle öyle bir kaynaşmıştı ki çıkarması mümkün değildi)
20 Kasım 2009 Cuma
Aman 2012 Yandım 2012
Önce filmin dvd'sini aldık ( zannettik) meğersem belgeselini almışız. Tam en heyecanlı ürkünç sahnelerinde ( anlatılan konular ürkünç tabi sahneler o kadar değil de ) patt elektrikler kesilmez mi? Gerisini izlememem için bir işaret bu dedim ve izlemedim. Aslında 2012 diye bir film daha varmış . Cuma gecesi başlayan bilet bulamama hikayemiz pazar akşamı son buldu. Herkes bu filmi mi bekliyormuş? Öyle valla. Ben de herkese diyorum ki aman o film belgesel boşverin gitmeyin :) Zar zor bilet bulduk Burçak ve Barış'la sinemada buluştuk . Evet gerçekten de bana da o kadar para harcasalar ben de çok güzel olurum. Filmin sahneleri görüntüler ve efektler çok etkileyici. Ama benim çok canım sıkıldı. Gerçekten bir kıyamet günü gelse biz gittik. Bizim adımız dahi geçmiyor filmde yani biz ülkecek öldük arkadaşlar. Kurtulan birkaç gemi insanın hepsi zengin zaten çoğu da Amerikalı , biz baştan kaybettik. Belki Tayyip amca çıkıp "one minute" der de bizi de gemiye alırlar ( bir ihtimal) Klasik amerikan "dünyanın sonu yine mi gelmiş" filmlerinden ama görsel olarak gerçekten etkileyici sahneler. İyi haftasonları...
18 Kasım 2009 Çarşamba
Bu Sitede Sigara İçilmesi Yasaktır
İtiraf ediyorum; çok küçükken (ufal da cebime gir) yıl 1996, yaş 15 , yılbaşı gecesi, Burcu'larda yılbaşı partisi yapıyoruz, kuzenim Elif'le bir olup Burcu'nun sigarasından bir içelim demiştik. Gizlice banyoda yakmıştık sigarayı " öğğğ bu ne ya ? ne bu şimdi ? hiç zevk vermiyor aksine kötü de kokuyor ellerin, neden içiyorlarki bu sigarayı " demiştim. Kuzen içmeye devam etti ben şükürler olsun hiç özenmedim :) Sigara içmiyorum ama sigara içenlerin yanından geçerken içmiş kadar oluyorum. Ayrıca sigara içenlerin çok bencil olduğunu düşünüyorum ( içmeyenlerin yanında içip onları da kendileri gibi zehirliyorlarsa) Dumansız hava sahası uygulaması çok hoşuma gitti. Ohh be dedim biraz da onlar eziyet çeksinler (şu hükümetin yaptığı belkide tek iyi hizmet oldu :) . Gece dışarı çıkarız üstümüz başımız sigara kokar, içimize o pis havayı çektiğimiz yetmezmiş gibi. Bir de annem eskiden Samsun içerdi. Aman Allahım! Onun gibi kötü kokan bir sigara daha görmedim, koklamadım :) Neyseki doğru yolu buldu, sigarayı bıraktı. Burak'ta içmiyor, evimiz de kokmuyor. Geçen cumartesi gecesi dışarı çıktık, Seço'nun doğumgünü kutlamasına. Birden şunu farkettim; kapalı bir mekandayız ve içerisi temiz hava dolu :) Ohh dedim ne güzel rahat rahat nefes alıyoruz. Birbirimizi bile görebiliyoruz bir duman bulutu yok etrafta. Tabii dışarı çıkarken kapıda yığılmış sigara tiryakilerinin sigara dumanları hemen üstümüze sindi. Keşke insanlar sadece kendi kişisel alanlarında sigara içseler. Ben sokakta yürürken özellikle de sabahları , birden burnuma gelen, önümde yürüyen adamın sigara dumanını içime çekmekten nefret ediyorum. Birden öyle sinirleniyorum ki adama bağırasım geliyor. Ne hakkın var beni zehirlemeye?!! Şimdi bu yazıyı okuyan sigara tiryakisi teyzelerim bana kızacaklar biliyorum ama noolur siz de bırakın şu sigarayı. Temiz havanın tadını çıkarın. Emin olun temiz hava sizi öldürmez. Korkmayın, sigarasız da hayat aynen devam ediyor. Sizleri seviyorum ! Sevgiler :)
15 Kasım 2009 Pazar
Benim Cici Ev Botlarım
Ben de Seço'ya bu botları beğendim.
13 Kasım 2009 Cuma
Aşk Geliyorum Demez (mişşş)
12 Kasım 2009 Perşembe
Geçmiş Olsun Burki !
11 Kasım 2009 Çarşamba
Bayıldımmmm !!!
İşte Suçlu!
Son günlerde hayatımızın en popüler konularından , eve gelip ohh yemeğimizi yiyelim nasıl geçti günün canım derken pat ekranda yine o ! Aaaa...Ben sıkıldım ama tv kanalları sıkılmıyor. Bırakın şu domuzcuğun peşini canım. Asıl suçlu sizlersiniz !! Size inat domuz gribi olmuyorum! Yiyorum yeşil sebzemi turuncu meyvemi, ellerimi de yıkıyorum sık sık ( kurudular yıkanmaktan) ama nereye kadar? Birilerinin cebine muhakkak bizim bu saf inanışlarımızdan ne paralar geçiyor bilmiyor muyum? En son da şunu duydum: Kedilere de geçiyormuş. Bırakın Karamel'in peşiniii !! Yaz başı hani salgının en cıvıl cıvıl olduğu zamanlarda ayıptır söylemesi Amerika kıtasındaydık, hatta Meksika'da bile bulunduk, halkın içinde karıştık :P Herkes panik oldu aman gitmeyin dediler. Gitmez miyim o kadar para bayılmışım. Atın ölümü arpadan olsun dedik tatilimizi iptal etmedik. Sapasağlam döndük vatana, biliyordum böyle olacağını da. Doktor bile söylüyor (hem de profesör doktor :P ) yılda binlerce insan zaten ölüyordu gripten zatürreden. "Korkmayın" diyor "normali %3 domuzlusu %5 " götürüyormuş. Ohh be doktor amca diyorum su serptin içimize :) Filmler de bile yakalanmadı mı Yeşilçamın dilberleri, yakışıklıları bu hastalığa. Sevdicekleri dönünce kurtulmadılar mı turp gibi olmadılar mı hemen? "Korkma aşkım" diyorum "Nesobaby varken sana bişey olmaz! " Şimdi birden bire neden popüler oldu bu hastalık acaba? Tam da kriz zamanı ??? Bir de aşı getirdiler sahtemi yan etkili mi belli değil. Adam kendine bile yaptırmadı gerçi o oğlunu doğuya askere de göndermedi "Örnek insan" Yaptıranları da gördük (şu an çaprazımda oturuyor 1 hafta önce teşhis koydular "domuz oldun" diye, şimdi o da turp gibi maaşallah) hemen hastalandılar yine birilerinin cebi doldu. Bırakın gözünüzü seveyim. Evde 5 gündür mevsimsel grip kocacım Burki'yle içiçeyiz. İş arkadaşları panik oldu, teşhis koydular telefondan "evet kesin domuzsun oğlum sen! gelme bir daha işe " :P Ben halen turp gibiyim , şu meşhur virüsler uzaktan beni kesiyor eminim. Belli de olmaz bugün yarın bana da düşecek yolları ama korkmuyorum ben buyrun bekleriz. Ben de onlara inat doğal vitaminlerle kendimi savunuyorum. Ödümüzü patlattılar kapılara duvarlara hatta birbirimize dokunamaz olduk. Ben bu kadar hijyenik yaşama da karşıyım.. İnsan biraz da bağışıklığını alıştırmalı pisliğe. Yine oyuna getirildik çaktırmadan. Hastaneye gidiyorsun test yapacaklar, burnundan sümüklerini ,cebinden de 250 TLcik paranı alıveriyorlar. Neyse siz siz olun ağzınızdan mandalina portakalı üstünüzden hırkanızı eksik etmeyin. ( Bu sabunsuz temizleyiciler de kanserojenmiş ona göre) Sağlıklı günler dilerim ...
10 Kasım 2009 Salı
5 Kasım 2009 Perşembe
İşini Seven Parmak Kaldırsın :)
3 Kasım 2009 Salı
Güzel Atların Şehri Kapadokya
( iŞTE MUTLULUKTAN HAVAYA UÇTUĞUMUZ ANLAR )
Kaldığımız 5 yıldızlı Perissia otel güzel olsa da yemekleri 5 yıldızlı diğer otellere nazaran daha az çeşitliydi . Bir de içeceklerin ekstra olmasını yadırgadım. Yine de yemekleri lezzetliydi. Sanırım biraz cimriliğe kaçmışlar. Otel İspanyolların akınına uğramış gibiydi. Otelden yürüyerek şehir merkezine 25 dk 'da gidebiliyorsunuz. Bu arada bize eşlik eden sevimli köpek dostlarımızı da unutmayacağım. Hiçbir çıkarları olmadığı halde bizi kolladılar, sevgiyle etrafımızda koşturdular. Dilerseniz şehir merkezinde (içini gördük temizdi) oda+kahvaltı 16-19 TL gibi ücretlere öğretmenevinde de kalabilirsiniz. Bu arada manzara olarak Güvercinlik vadisi de çok hoş bir yer. Daha çok kalenin etrafında zamanında yerleşmiş fransızların yaşadığı bir yer. Bu bölgeleri çok ayrıntılı gezemedik bunun için aslında tursuz bağımsız gezmemiz gerektiğine karar kıldık. Tabii güneşin tepeden inmediği daha sıcak bir mevsimde :) Tam bir karasal iklim, gündüz güzel olsa da hava geceleri baya soğuk oluyor. Ayrıca Hacı Bektaş Veli'nin müzesini de ziyaret ettik. Burada Şems'in de mezarını gördüm. İstanbul'a dönüş yolunda Tuz gölü'ne uğrayıp Şereflikoçhisar'da Baran tesislerinde yediğimiz lezzetli etli ekmeği de eğer yolunuz düşerse garsondan sipariş etmenizi ve midenize indirmenizi öneriyorum. Benden Kapadokya önerileri ve anıları bu kadar ( aslında daha çok ama sizi de daha fazla sıkmayayım) Bizleri tura davet eden neşeli eğlenceli yol arkadaşlarımız İlke&Alper'e de burdan teşekkür eder, bir sonraki gezimizde görüşmek üzere esenlikler dilerim. Yurdumun güzel yerlerini keşfetmek adına her türlü gezi teklifine açığız efenim. Sevgiler...