21 Kasım 2013 Perşembe

Öz Hakiki Nesobaby Geliyor!



Duyduk duymadık demeyin! Peynir ekmek yemeyin! Bol bol balık yiyin, su için, yoğurt yiyin, cevizdi bademdi fındıktı... bunlar da çok faydalı ama abartmadan yemek lazım ... gibi hayati bilgiler ile geçen bir hamilelik dönemi hikayesine hoşgeldiniz. 

Hamile olduğumu öğrendiğinde kendisine hep çok güldüğüm orjinal komik arkadaşlarımdan Damla'nın ilk cümlesi bu olmuştu. "Anammm Öz Hakiki Nesobaby geliyor! " Hakikaten de geliyor! Hem de anasının kızı olarak geliyor. (Çok hoşuma gittiği için başlığımı da bu cümle ile yaptım) Doktorum bebeğimin cinsiyetini ilk söylediğinde ağlamaya başladım. Dr. Fahri Bey " n'oldu yoksa erkek mi istiyordun?" dedi. Halbuki yıllardır ben hep kız çocuk istiyordum ve sonunda duyduğumda bunun verdiği duygu seli ve rahatlama ile ağlıyordum.

Ben iş görüşmeleri, yaz tatili planları yaparken bir (Temmuz) Cumartesi sabahı şöyle uyandım: Anaaam rüyamda hamileydim hem de bir erkek doğuruyordum, n'ayır n'olamaz! Hamile kalmış olamam! Daha ben işe girecektim, hem şartları da çok güzel, yarın öbür gün teklif gelecek, ik öyle dedi, yok artık daha neler...Derken arkadaşım Emel'le o gün görüştüğümüzde kendisi de o hafta içerisinde beni rüyasında  hamile gördüğünü söyledi. Fazla da kadınsal ayrıntılara girmiyim ayıp olmasın ama bir takım belirtilerden hamile kalmadığımı düşünmeye başladım. Fakaaaat! 1 Hafta sonra, yine bir Cumartesi günü adet olmam gereken gün de birşey olmadığını görünce test alıp yapmaya karar verdim. İnsan o testin üzerindeki sembollere ilk başta anlam veremiyor. Kaderin o çizgilerin elinde gibi.  O anki şoku düşünün. Acaba hamilesin mi demek istiyor değil misin demek mi istiyor? Yazsanıza oraya hamilesin hamile değilsin.. Yok illa prospektüsu okutacak. Gülsem mi ağlasam mı? Yüzünde aptal bir gülümseme ile kala kalıyorsun. 5-10 dk sonra gerçek kafana dank ediyor:

HAMİLEYİM!!!

Tabii şimdiye kadar yazdıklarımdan kimse yanlış anlamasın. Bir kadın için normal şartlarda çok büyük bir mutluluk. Ama planlarında çocuk yapmak henüz yoksa ve yeni bir işe girmek üzere isen hamile olduğunu öğrenmek sende şok etkisi yaratıyor. Sonradan her işte bir hayır vardır diyerek kendimizi bebek fikrine alıştırıyoruz. Tabi bu fikre kadının alışması daha çabuk oluyor. Erkekler bebek doğup kucağına verilmeden baba olacağını idrak edemiyor. 

Hamileliğin ilk günleri çok duygusal geçti. Bir de bendeniz taaa Sardinya adasına halk oyunları festivaline gidip hoppidi hoppidi her akşam 4 yöre dans ettim. Doktorum Fahri Bey o kadar tatlı ve rahat bir insanki " git tabi birşey olacağı varsa olur " diyerek beni destekledi. Bir doktor bunu derken çevrendekiler "hamile hamile ne işin var halk dansları ile? aman dikkat et çok hoplama zıplama" dedi durdu ( Sağolsun arkadaşlar) Sağlıklı bir bebek her türlü şarta rağmen tutunmayı başarıyor. Sağlıksızsa bebeğin ilk aylarda düşmesi daha iyi diyorlar. Çok şükür bebeğimizle ilgili böyle bir sorun yaşamadık. Fakat benim çok sevgili rahmimde önceden yer alan miyomlarım hamilelikle birlikte daha da büyüdükleri için ben kendi kendime ara sıra sorunlar yaşıyorum. En büyüğü 10 cm çapında olan 4-5 miyomum ve bebeğimle birlikte kocaman bir göbeğe sahip oldum. Aslına bakarsan 7-8 aylık göbekleri görünce kendi koca göbeğime şükrediyorum. "Aman benimki küçükmüş yav, bunun daha da büyükleri varmış" diyorum. Benden size tavsiye hamile kalmayı planlıyorsanız ve sizin de miyomlarınız var ise önce o tombik miyomlarınızdan kurtulun anacım. Ben bu durumu fazla ciddiye almadığım için acısını şimdi çekiyorum. Dönem dönem " miyom dejenerasyonu " adı altında çok fena dejenere oluyorum. Miyomlara yeterli kan gitmediği için dejenere oluyorlar ve karın bölgemdeki iç organlarıma baskı sancı ağrı yapıyorlar. Bu da yaklaşık 1 hafta sürüp hareketlerimi çok sınırlıyor. Bebeğe bir etkisi yok ama size etkisi çok. Hamilelikte ağrı kesici almamak gerekiyor fakat katlanılmaz sancılarda doktorun denetiminde bazı ağrı kesicileri kullanabiliyorsunuz. 

Hamileliğin yan etkileri:
Aşırı duygusallık : Olmadık şeylere durup dururken ağlamaya başlıyorsun. Resmi bayramlarda bile ağlar oldum! Bir de sevilmeye aç oldum sürekli beni sevsin gelsin göbeğimi sevsin istiyorum ama hep beni sevsin istiyorum! ( umarım mesajım alınmıştır ;)

Bulantı, kusma : Hamileliğin en kötü yan etkisi kesinlikle bu. İlk doktora gittiğimde " doktor bey bende hiç bulantı yok normal miyim? " demiştim. ( Demez olaydım) Doktor da bana her bünyede değişik etkileri olabileceğini, kimisinin 9 ay boyunca bulantı ve kusma yaşadığını, kimi kadınların da (bunlar şanslı kesim) hiç bulantı yaşamadığını söylemişti. Ben 2. aydan sonra bir anda kusmaya başladım. Ama nasıl bir kusma! Sabah kalkar kalmaz akşam yatar yatmaz. Tuvalete koşarak gitmeler, arabada elinde poşetle seyahatler... Yanımda kovamla yaşar oldum. Bazen gün içerisinde çok severek yediğim yiyecekler bana kusmuk olarak geri dönüyordu. Neyseki arkadaşlarımın da dediği gibi 2. 3 aylık dönemde (yani bu 4. aydan sonrasına denk geliyor) bir anda kusmalarım ve bulantılarım kesiliverdi. Bu da tam bizim Tayland seyahetimize denk geldiği için nasıl mutlu olduk anlatamam. 

Koruma içgüdüsü: Hani diyorlar ya neden hamile kadınlar göbeğini tutuyor? Göstermelik pozlar mı bunlar? Valla ben de anlamazdım hamile kalana kadar. İnsan bebeğinin orda olduğunu bile bile neden göbeğini tutmasın? Temas kurup iletişime geçiyoruz bebişle. Göbeğin üstünden seviyoruz işte napalım?   Tabi başka bir sebebi de yolda yürürken insanlar çarpar diye göbeğimi tuttuğum çok oluyor. Biliyorsunuz bizim insanımız dandun yürüdüğü için göbeğinde bir canlı olduğunu farketmeyip çarpabiliyorlar. Bir de insan normalde hiç korkmayacağı durumlarda daha bir tedirgin olabiliyor. Arabada giderken bile aman diyorsun daha dikkatli olalım. Mesela Tayland'da Fil Safari yapalım dedik son ana kadar bunu çok isteyen ben koca fili görünce panik oldum. Kendim için değil de düşerim bebeğe birşey olur diye korktum. Fakat bu kadar da pimpirikli olmaya gerek yok. Ben icabında (göbeğim elverdiğince) temizliğimi de yapıyorum marketten poşetimi de taşıyorum. Fakaaat acısı da çıkıyor sonradan dikkat. Özellikle bel bölgesinde ve sırtında ağrılara sebep olabiliyor. Yani yine bebeğe değil de olan anneye oluyor. Şimdi kendime bir pazar arabası aldım ve market poşetlerimi onunla taşıyorum. Temizliğe gelince de hala ben yapıyorum. ( Ah çileli başım ahh!)

Gelsin kilolar: Hamilelikle beraber kilolar da bonus olarak size geliyor.  Kıyafetleriniz olmuyor pantalonlar popoya girse de düğmesi kapanmıyor. En rahat eşofmanların beli bile rahatsız ediyor.  Belirli bir büyüklükten sonra ayakkabılarınızı çoraplarınızı eğilip giyemiyorsunuz. Mesela sen 9 kilo almışın bebek daha 450 gr. Bir Victoria Secret mankeni de olmadığıma göre "neyyy 9 mu falan demeyin! Bu nasıl bir denklem henüz çözemedim. Normal yemene devam etsen de ( ben de aşırı bir yemek yeme isteği olmasa da ) aldığım kilolar ortada. Nerden geliyor bu kilolar bilemiyorum? Yine de çok kafaya takmayıp doğal sağlıklı beslenmekte fayda var. Akşamları da belli saatten sonra yemek yememeye dikkat ediyorum. Bir de kendi yoğurdumuzu kendim yapmaya başladımki kalsiyum deposu olan yoğurdu hergün tüketmekte fayda olduğuna inanıyorum. Yoğurt yapması da çok kolay! Arzum Bebe yoğurt makinası ile 6 saatte doğal yoğurdum hazır! 

Merhaba ben "çişli" kız: Göbek şişince mesaneye baskısı da artıyor. Gece de en az 2 kere günde çokça defa kendinizi WC'de buluyorsunuz. Eeee HAMİLELİK YAN GELİP YATMA YERİ DEĞİL! 

Unutkanlık: Helali hoş olsun tabi çocuğuma ama zekanızın büyük bir kısmını da bebek alıveriyor sizden. Sakarlık ve unutkanlıkta cabası. Mutfağa gittiğimde kendimi ben niye buraya geldim derken bulabiliyorum. Bak şimdi ne yazacağımı da unuttum :P

Kamu göbeği: Hamilelikle birlikte o göbek bir anda herkesin oluyor. En az 1 kere dokunmadan rahat edemiyorlar. Kamuya açık alan haline gelen bu göbeğe alışmanız lazım.

Uyku halleri: Herkeste uyku yapan hamilelik bende uykusuzluk yaptı. Sabaha karşı 5'te uyanıp yatakta dönüp durduğum çok oldu. Fakat birçok arkadaşımda uyku yaptığını duyuyorum. Şimdi ise uyku düzenim normale döndü. 

Aşerme: Çok klasik bir soru da " neye aşerdin?" Valla ben biraz insaflı bir hamileyim galiba öyle sezonu geçmiş meyveler aşermedim. Ama akşamın bir vakti yaprak sarma  ya da çilekli pasta istediğim oldu. Ben genelde ekranda gördüğüm yiyecekleri istedim. Bunları da bulmak kocam açısından kolay oldu. Sağolsun her seferinde de alıp getirdi. Özellikle de bu durumlarda kocalara çok iş düşüyor. Aşerdiğin yiyeceği bulup getiren kocadan kıymetlisi yok! Bu kadar çocuklarınızı taşıyoruz hamileliğin zorluklarını yaşıyoruz ee biraz da nazımıza katlanın değil mi beyler?

Ben zaten şunu da anlamıyorum. Hamileliğin kahrını kadınlar çekiyor, doğurduktan sonra da çocukların keyfini babalar yaşıyor. Bir de benimki gibi kız çocuk bekliyorsanız. Ben doğurucam kız babaya düşkün olacak : Haksızlık bu! 

4. aydan sonra çok büyük bir sorun yoksa hamilelik daha rahat ve keyifli geçmeye başlıyor. Ultrasona girip bebeğinizin hareket ettiğini görmek tüm dertleri unutturup yüzünüzde aptal bir gülümseme bırakıyor. O ultrason fotoğraflarından halen bebeğin yüzünü tam olarak anlayamasam da parmağı ağzında verdiği pozlar beni çok mutlu ediyor. 16. haftadan sonra bebeğin hareketlerini de hissetmeye başlıyorsunuz. Özellikle tatlı bişeyler yediğimde bizim kız pıtır pıtır hareket ediyor. Bazen durup göbeğimdeki bu ufak hareketleri keyifle izliyorum. 

Bakalım önümüzdeki günler bize neler gösterecek. Ama bu yıl başımıza gelen en muhteşem şey bebeğimizin dünyaya gelmeye karar vermesi oldu sanırım. Aslında Mart başı aramıza katılacak  olan kızımız Defne hanıma şimdiden hazırlıklarımız başladı. Özellikle bebek bakımında güncel tecrübelere sahip kuzenlerim Dilşad ve Elif'e sürekli her konuda danışıyorum. Fazla göbek büyümeden ağır işleri halletmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Nasıl bir bebek olacak, kime benzeyecek, bebek bakımı, emzirmesi gibi sorularla başbaşayım. Bunların hepsi benim için yeni bir macera, bilinmezlik. Her ne kadar en iyisini yapmaya çalışsan da kimse mükemmel ebeveyn olamıyor. Mükemmel olmaya bence hiç gerek yok. Bir insanı dünyaya getirmek işin kolay kısmı, asıl onu yetişirmek, kişiliğinin oluşmasında destek olmak.. İşin en zor kısmı bunlar sanırım. 

Tüm bebeklerin güzel bir dünyaya gelmesi ve sağlıkla mutlulukla aileleriyle büyümeleri dileklerimle bir sonraki yazıya kadar hoşçakalın! :)





19 Ocak 2013 Cumartesi

Öğrencilik çok güzel de...


Öğrenmek çok güzel, bazen hocalarımı dinlerken hayran hayran mest olup, çok keyif alıyorum onların hikayelerini öğrenmekten. Hiç bir zaman yapamayacağım şey öğretmenlik ama öğrenciliği güzel idare ediyorum. Bir de şu ödev ve sınavlar olmasa :)

İlkokuldayken pek hırslıydım. Bunun da en büyük sebebi bana o zamanlar ders çalıştıran ve benden çok çok daha hırslı olan sevgili çılgın teyzem Saliha'dır. Ama kötümü etti canım? İyi kötü bir Anadolu Lisesi kazandım :) Hayalim ne kadar GS lisesi olsa da... Aslında ben çalınan sınav soruları mağduruyum. Biz böyle minik bıcırıklar sınava girdik..Çokta iyi geçti düşünsene minnacık çocuklardaki heyecan ve stresi..Hala yok mu? Var tabii yazık çok üzülüyorum. Hayatımız o sınavlara bağlı ve gidişatı bu sınavlar belirliyor..Neyse gayet güzel geçti sınav bir çıktık ki sınavdan kötü haber ! Bizim sorular çalınmış. Ama ben hesaplıyorum benim net doğru cevaplarımla hayalimde Galatasaray Lisesi tutuyor. Boşuna tabi hevesim bir daha sınava girecekmişiz. Bir sonraki sınavda 1. değil 3. tercihim olan liseyi kazanıyorum. Şimdi düşününce bazı şeyler çok farklı olurdu daha mı mutlu olurdum bilinmez tabi?? 

Neyse 2004'te 4 senede bitirdiğim lisans eğitimimde de süper olmasa da sorunsuz bir öğrencilik yaşadım. Ama en güzel öğrencilik yıllarım 7 sene okuduğum Kartal Burak Bora Anadolu Lisesinde geçmiştir. Bakınız taaaa o zamanlardan belliymiş Burak takıntım :))) O zamanlar dünya bir yana arkadaşlarım bir yanaydı. Tek çocuğum ya onlar benim kardeşlerimdiler. Aynı sırada oturduğum arkadaşlarım Sevi ve Cana ile mektuplaşırdık. Ahh neler geçerdi o mektuplarda kim bilir? Aman kimse bilmesin zaten onlar sır ! Şimdi sır mı? Sırrını verdin mi aleyhine kullananlar var maalesef :) O zamanki arkadaşlıklar farklıydı. Tabiki hırslı arkadaşlar o zamanlar da vardı. Ama benim en iyi arkadaşlarım olamazlardı. Birbirimizin evlerine kalmaya giderdik. En eğlenceli günlerimiz onlardı muhtemelen. Anneler babalar teyzelerimiz amcalarımızdı. Biz de ailedendik onlar da. Rahmetli Hikmet Teyzem (arkadaşım Burcu'nun annesi)  mesela kendi kızı Burcu gibi severdi bizi. Sanki anne değil de bir arkadaşımız gibi yaptıklarımıza kızmazdı o da bizimle eğlenir bizi dinler akıl verir dedikodu yapardı. Servis muhabbetlerimiz çok güzeldi. Serdar Ortaç'ın İstanbul Fm'de Dj olduğu, bu kadın mı erkek mi dediğimiz günler :) Ben serviste hep şarkı söylerdim dans ederdik, Sinem var arkadaşım kulakları çınlasın onunla çok coşardık. Biz coşarken tabi diğerlerinin kafası şişerdi ama hepte bizi severlerdi, bize çok gülerdi millet. Çünkü eğlenceliydik, çocuktuk gençtik neden ağır ağır oturalım değil mi? Hayat bize güzeldi.. Şimdi facebook var sağolsun hepsini ordan takip ediyorum. İyi olsun da herkes..

Üniversitede sadece hazırlıkta çok eğlendim. Hem öğretmenlerimin beni çok sevdiği hem de benim arkadaşlarımla aramın çok iyi olduğu bir yıldı. Lisans da sorunsuz geçti ama hazırlık daha keyifliydi. Şimdi yıllar sonra öğrenciliğe geri döndüğümde okul tabiki iş hayatında daha keyifli biliyorum. Hatta çalışırken diyordum ki bilemedim öğrenciliğin kıymetini. 3 ay tatil yaptığın yıllar nasıl güzel geçmez? 3. dönemi bitirdiğim şu günlerde kıdemli sayılabilirim herhalde. Geçen seneki keyfi de pek kalmadı okulun. İnsanlar iş hayatına, yaşam savaşına (nedense bazıları bunu bir savaş olarak görüp arkadaşlarını da rakip görüyorlar maalesef) öyle bir kaptırıyorlarki, senin içini açıp kalbine soktuğun arkadaşın bir bakıyorsun yanlış tanımışsın. Bu kadar hırs bu paylaşamamazlık neden? Çözemedim gitti. Ama yok değil tabi çok iyi dostlar da edindim kendime. Fakat hırsından arkadaşlığı unutanlarla hiç işim olmaz! 

Aslında biz kızlar arasında çok var bu küsüşüp barışmalar. Erkeklere bakıyorum da  birbirlerine neler diyorlar kimse alınmıyor hepsi de birbirini olduğu gibi kabul ediyor. Ama işin içine kızlar girdimi fena.. Yine de seviyorum kız arkadaşlar gibisi yok. Senin ruh halini de ancak bir hemcinsin anlar. Yine de bazen korkuyorum insanları kalbime alırken, nankör diye adı çıkmış kedilerden değil de insanlardan korkuyorum. Onların yaraları çok zor geçiyor.

Son take home sınavıma konsantre olamazken birden yazasım geldi. Bir bitirsem de sömestr tatiline girdim ohh be desem :) Arayı çok uzatmayayım dedim belki birileri okur da beni hatırlar, kendi okul yıllarını hatırlar, yorum yazar kendi anılarından bahseder :) ahhh ne güzel olur ahhh tadından yenmez

Kalın sağlıcakla !