3 Kasım 2009 Salı

Güzel Atların Şehri Kapadokya


Uzun zamandır yazamadım sebebi buralarda olmamamız. Dün de Karamel'e uyup koltukta erkenden mayıştığımdan yaklaşık 11 saatlik uykuyla Pazar günü döndüğümüz ve her sabah 7'de kalkarak bütün gün gezdiğimiz kültür turunun acısını çıkardım. Turla gitmek ilk defa gittiğin yerlerde işe yarasa da bir süre sonra insanı sıkmaya başlıyor. Ben tek çocukluktan alışığım yalnız sakin ev hayatına. Fazla kalabalık beni bir süre sonra bunaltmaya başlar. Tek başına da dışarlarda gezmem o ayrı ;) Daha önce de bahsettiğim gibi İlke&Alper'den gelen teklif ile Kapadokya+Kayseri turuna 29 Ekim tatili vesilesi ile dahil olduk. Yıllar önce sanırım 11 yaşında gittiğim Kapadokya benim için maaile gittiğimiz bir tatil anısıydı. Teyze dayılar kuzenler hepberaber gitmiştik.Beni en çok etkileyen mekan ilk defa bu kadar büyüğünü gördüğüm vadi "Ihlara vadisi" olmuştu. Bu seferki turumuzun ilk durağı da seneler önce Kapadokya'ya veda ettiğimiz Ihlara vadisi oldu. Ben yıllarca cahil cahil vadinin Nevşehir il sınırlarında olduğunu sandım. Meğersem Kapadokya denilen bölge Aksaray'dan başlayıp Nevşehir'e uzanıyormuş. Ihlara da Aksaray ilindeymiş. Emekli volkanik Erciyes ve Hasan dağlarının mimarlık yapmasıyla oluşan tüfler yıllarca insanların yaşadığı ( 20. yy'da bile) mekanlar haline gelmiş. Hatta komik olan o gün yatıya misafiriniz gelecek diyelim, insanlar hemen yan tarafta misafire kalması için oda kazmaya başlarmış :) Şansımıza bütün tur boyunca hava kapalıydı. Sadece cumartesi günü yüzümüz güneş gördü. Despot görünümlü ama dikkatli özenli çok bilgili rehberimiz Eylem sayesinde kalabalıktan uzak görülecek yerleri görerek bir tur geçirdik. Tabii tur mantığı herkes aynı yerde fotoğraf çektirmek isterken sana sıra gelene kadar rehber " haydii gidiyoruuuz" diyor. İşte sıranı bekleyen kibar yolcu sen de otobüse hep son binen oluyorsun. Bir de halı, değerli taş, çanak - çömlek atölyeleri , şarap fabrikasını gezdirip seni bir güzel alışverişe tüketim çılgınlığına itiveriyorlar. Eee oraya kadar gidipte hatıra brşey almadan olmaz. Tabi genelde fiyatlar turistleri kazıklamaya yönelik.Bazı fiyatları duyupta "dostum ben turist değilim bu ne fiyat" diye tepki gösteriyorsun. Özellikle benden sonra gideceklere tavsiye, ikramları içip otobüse geri dönün ;) Yoksa tur parası kadar daha harcayıp evinize dönersiniz valla. Biz İlke'yle her elimiz boş dönüşümüzde erkekler "ohh" deyip rahatladılar :) Nedense erkeklerin en büyük korkusu kadınların alışveriş yapması. Ben magnet kolleksiyonum için peri bacası magneti, bir akşam tavsiye ile gittiğimiz ve çok beğendiğim Ürgüp'teki Ziggy Kafe'den ( sahipleri çok değişik Eylem'in tabiriyle entel tipler, fiyatlar diğer mekanlara göre çok az daha pahalı - İstanbul standartlarında- ambiyans müzikler hoş, turistlerin başbaşa yemek yediği romantik, kaliteli , dekorasyonu da ilginç ve şık bir taş ev ) sahibesi Aynur Hanım'ın tasarımı güvercinlerden aldım. Bir de Kayseri'ye gitmişken mantı yemeden olmaz deyip mantı yediğimiz hatta bayıldığımız ( tabi ki beğeniden ) Elmacıoğulu İskender mantılarından( iskender spesiyalleriymiş ama ben iskender çok sevmem mantı yedim hatta eve de aldım vakumlu paketlerde satılıyor) Giderseniz mutlaka yemeğinizi burda yemelisiniz derim ben. Hem fiyatları uygun ( İstanbul'a göre) hem de temiz ve lezzetli yemekler. Bir de tombik ekmeklerinden yemenizi ısrarla tavsiye ederim. Kayseri'de Erciyes'e çıkıp bir de yetmezmiş gibi o soğukta telesiyeje bindik. Bir 500 mt daha bizi yukarı çıkarıp getiren telesiyejdeki maceralarımızı ancak videosunu izleyenler ne kadar eğlendiğimiz anlar. Etrafta bitki örtüsü bile yoktu. Kar yağmamıştı. Ortam ıssızdı ve o zaman şarkı söylemek lazımdı :) Biz de şarkı söyleyip dans edip biraz ısınalım dedik. "Dere beni boğamaz denize mi dalayım? Oldunuz 2 tane hanginizi alayım" Alper'in çıkardığı bu karadenizli şarkı eşliğinde nasıl mı dans ettik? Tabiki kollarımızla :) Üzerimize verdikleri battaniye ve ekstra montlarla üşümemiz biraz olsun azaldı. Bu arada Erciyes'in pisti ( karsız da olsa) bize baya güzel göründü. Hem geniş hem de eğimi rahat ,uzun bir pisti var. Kışın uçağa atlayıp kayak- board için gidilebilir. Ben acemi boardçu olarak geniş pistleri seviyorum slalom yapması daha kolay oluyor ;)

( iŞTE MUTLULUKTAN HAVAYA UÇTUĞUMUZ ANLAR )

Ayrıca yer altı şehirleri & mekanları da her ne kadar yaşamak için olmasa da gezmek veya yemek yemek için ilgi çekici yerler. Bizim yemek yediğimiz yerde ortam güzeldi ama yemekler çok başarılı değildi. Yine de karnımızı doyurduk diyelim halimize şükredelim değil mi? Soğukkuyu yer altı şehrinde ise savaş zamanı yerin altına yaşamlarını sığdırmış insanları düşünüp hayretle etrafı izliyorsun. Yerin 55 mt altına inip görmeye değer ;) Bu arada Ürgüp'ün içi akşam yürüyüşü yapmak için uygun bir şehir merkezi. Çeşitli entel İstanbullunun buralardan kaçıp oralarda açtığı kafelerde oturabilirsiniz. Örneğin biz Han Çırağan'da oturup şarap içtik. İlke ve Alper bize şarapla ilgili dersler verdiler. Mesela şarap kadehini salladığında şarap bardağın altına doğru yol yol dökülürse birşey damarlı oluyordu ama ne olduğunu kaçırmışım. Üzüm olabilir mi? Beyazlar'da Emir, Misket, kırmızılarda Öküzgözü , Kalecik Karası favorilerimiz :)
Kaldığımız 5 yıldızlı Perissia otel güzel olsa da yemekleri 5 yıldızlı diğer otellere nazaran daha az çeşitliydi . Bir de içeceklerin ekstra olmasını yadırgadım. Yine de yemekleri lezzetliydi. Sanırım biraz cimriliğe kaçmışlar. Otel İspanyolların akınına uğramış gibiydi. Otelden yürüyerek şehir merkezine 25 dk 'da gidebiliyorsunuz. Bu arada bize eşlik eden sevimli köpek dostlarımızı da unutmayacağım. Hiçbir çıkarları olmadığı halde bizi kolladılar, sevgiyle etrafımızda koşturdular. Dilerseniz şehir merkezinde (içini gördük temizdi) oda+kahvaltı 16-19 TL gibi ücretlere öğretmenevinde de kalabilirsiniz. Bu arada manzara olarak Güvercinlik vadisi de çok hoş bir yer. Daha çok kalenin etrafında zamanında yerleşmiş fransızların yaşadığı bir yer. Bu bölgeleri çok ayrıntılı gezemedik bunun için aslında tursuz bağımsız gezmemiz gerektiğine karar kıldık. Tabii güneşin tepeden inmediği daha sıcak bir mevsimde :) Tam bir karasal iklim, gündüz güzel olsa da hava geceleri baya soğuk oluyor. Ayrıca Hacı Bektaş Veli'nin müzesini de ziyaret ettik. Burada Şems'in de mezarını gördüm. İstanbul'a dönüş yolunda Tuz gölü'ne uğrayıp Şereflikoçhisar'da Baran tesislerinde yediğimiz lezzetli etli ekmeği de eğer yolunuz düşerse garsondan sipariş etmenizi ve midenize indirmenizi öneriyorum. Benden Kapadokya önerileri ve anıları bu kadar ( aslında daha çok ama sizi de daha fazla sıkmayayım) Bizleri tura davet eden neşeli eğlenceli yol arkadaşlarımız İlke&Alper'e de burdan teşekkür eder, bir sonraki gezimizde görüşmek üzere esenlikler dilerim. Yurdumun güzel yerlerini keşfetmek adına her türlü gezi teklifine açığız efenim. Sevgiler...
(Çektiğim sadece 2 adet fotoğraf elimde olduğundan şimdilik bu 2sini yayınlıyorum. Burak'ın da çektiği bazı fotoğraflara buradan ulaşabilirsiniz)

2 yorum:

sabiha dedi ki...

valla bizde gitmiş gibi olduk kuzucuğum:))kaç gündür sorucam unutuyorum balona bindinizmi?ailecek gittiğimiz kapadokya geziside güzeldi ama dimi ilk defa tam kadro gitmiştik:)

Nesobaby dedi ki...

benim aklımda ordan bir sahne var
yer altı şehrindeydik flaşlı fotoğraf çekmeyin diyorlardı ve ben flaş sonucu duvarların yıkılacağına inanmıştım niyeyse, sonra birden yüzüme bir flaş çaktı :) ve ben aaaaaaa diye bağırırken çıkmışım o fotoğrafta demek ki gerçekten çok korkmuşum :D balona binmedik çünkü balon kişi başı 140 euro burası avrupa ya herşey euroyla :))) gerçi U2 konseri varmış seneye o da kişibaşı 550 TL imiş. Bu parayı verenler varmış vay anasını sayın seyirciler!