25 Ağustos 2010 Çarşamba

Kitapkolikler Buraya !!!


Kitapkoliklere en güzel hediye kitap hediye etmektir. Aslında doğumgünü öncesi " bana şu kitapları alabilirsiniz " diye ipucu verseler , kitap satan sitelerde bir hediye bölümü de olabilir mesela , XYZ 'nin okumak istediği kitapların listesi diye link gönderilse arkadaşlarına ve arkadaşları da faydalansa ahh ahh ne güzel olurdu :) Hem istedikleri kitapları listeye girerler ( Bazen gelinler yapıyor ya gelin listesi hazırlıyorlar La Senza'da falan) hem de o liste içinde alınmış kitaplar listeden çıkar, aynı kitabı başka arkadaşı da alıp pişti olmaz kimse :)) Neyse yaratıcılığım tuttu böyle bir fikir geldi aklıma paylaşayım dedim arada. Belki kullanmak isteyen olur ;)

Asıl paylaşmak istediğim Kitapkolik.net 'teki kitap ödüllü yarışmaydı. Şimdi ben bu yazıyı yazarken aslında yarışma şartlarından birini yerine getirmiş olup yarışmaya da katılmış oluyorum :) Şans yüzümüze gülerse ne mutlu gülmezse de canımız sağolsun belki bu yazıyı okuyup katılan sevdiğim bir arkadaşıma güler şans ben de sevinirim. Ben Noni 'den duydum ve haydi benden duyan da katılsın :) Umarım herkes hayatının kitabını kazanır ;) Herkese iyi şanslar !!! ( Katılım için son gün 05.09.2010 )

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Komikmiymiş Neymiş :)


"Bir erkeğin en güzel yeri başının etidir, milyonlarca kadın yanılıyor olamaz "


(Ben de bu ara çok yiyorum sanırım vicdan yaptım, mesaj bana gelince hemen siteye koymalıyım dedim :)



14 Ağustos 2010 Cumartesi

Nesobaby TARKAN Konserinde :)

Geçen yaz kuzen Dilo'larla Ajda konserine gittiğimizde sahne arkasından bir erkek sesi şarkı söylemeye başladı ama kendisini göremiyoruz, evet tanıyordum bu sesi acaba o olabilir mi? Yok yok ne işi var burada... ama sesi de aynı o..gerçi sesini benzetip ünlü olan eski vokalleri de var.. Aman Tanrımmm! Dilşad yoksa o mu???

TARKAAAAAAAAAAAAAAAAAAAN !!!!!!!!!!! (Burada Burak kolumdan çekiştirip beni yerime oturtmaya çalışıyor) "Aşkım lütfen sakin ol " diyor ama ne çare..Sahneye sürpriz olarak Tarkan çıkmış bundan daha büyük bir sürpriz olabilir mi? Ve Tarkan 1-2 şarkıda düet yapıp gider. ..ee benim de aklım onda kalır tabii.

Şekerler ben Kıl Oldum Abi'de kendisine kıl olurken ( hatta konseri vardı kızlar gitmişti ben ne işim var o kıl adamın konserinde demiştim) 2. albümüyle imaj değiştirip bir de SezenAksu desteği alınca gözüm başka şey görmez olmuştu. Evet başka aşklar vardı ama onlar gelip geçiciydi, ortaokul yılları ahh ahhh.. Ama Tarkan hep kalıcıydı. Belime kadar uzattığın upuzun pırasa saçlarımı bile kuzen Özgün'le gidip "Tarkan modeli kesin lütfen" diye kestirmiştik. Annemin ve bilumum büyüğümün sinirlerini bozacak derecede orjinal boyutundan küçük boyutlusuna kadar posterleri şu günümüz dizi karakterleri genç kızların odalarının %25 i büyüklüğündeki odamın duvarlarını dolap kapaklarını kaplamıştı. Ama öyle demeyin Tarkan'ın boyu boyuma huyu huyuma da uygundu. Gözleri yeşildi, esmerdi, hemşerimdi ( çok meraklıyzıdır aynı memleketten çıkmaya ülkecek) ayrıca da terazi burcuydu benim gibi :)) ahh bir evlensek ne mutlu olurduk ahhh ahhh.. Konserine gittiğim birgün , o zamanlar orta1'deyim galiba henüz anaokulundakilerin bile cep telefonu olmadığı zamanlar ( icatta edilmemişti belki) çıkışta bir ihtimal Tarkan'ı görürüm diye uzun süre bekleyip / bu sırada beni almaya gelen teyzemi de bekletip, küçük çapta bir panik havası yaratmıştım. Bu arada Tarkan'ı da görememiştim, annesini görmüştüm ama , iyi ki doğurmuşsunuz teyzeeee , demiştim ...


Yıllar sonra o posterleri hangi bahaneyle topladım /toplattırıldı ve onlardan vazgeçip çöpe attım hatırlamıyorum, ona olan hayranlığımı bir türlü çöpe atamadım atmayacağım işte ;) Hala o yaşlarımdaki gibi ona olan hayranlığım devam ediyor. Evet Tarkan'ı görünce yerinden zıplayıp TARKAAAAAAAN diye bağıran o kendini kaybeden kızlardanım :) Ama alnıma üzerinde Tarkan yazan bantlardan takmadım hiç merak etmeyin.

O kadar ünlü/ sanatçı gördüm tanıştım, kendileri için çalıştım maalesef Tarkan'la bir türlü tanışamadım :( Konserleri dışında bir seferinde Nişantaşı'nda ben yol kenarında beklerken yanımda duran koca minibüsten inip 2-3 sn için yanımdan geçip arkadaki sosyete kuaförüne girerken kendisini ilk defa o kadar yakından gördüm . Zaten kalbim, o an, herşey, dünya dursa da onun olduğunu anlamam 2-3 sn sürmüştü ve o geçip gitmişti bile ( sanki daha önce anlasam ne farkedecekti :))
İşte böyle saftirik platonik bir hayranlık benimki. Tıpkı teyzemin genç kızlığında Erol Büyükburç'a olan hayranlığını anlayamayışım gibi benim Tarkan'a olan hayranlığımı anlamazsanız üzülmem.


Geçen yaz konserinden sonra artık konserlerde konuk sanatçı olarak değil asıl sanatçı olarak kendisini izlemek için sabırsız bir bekleyişe girdim. Google'da yazbaşında aratmaya başladım konser var mı diye. Sonra geçen ay gelen kutusunda "Kral konserleri Tarkan'la başlıyor" başlığını görünce "Allaaaahhh"dedim "bu konsere ne yapıp edip gitmeliyim" Kimse gelmese de gideceğim o kadar kararlıyım, protokolden alırım biletimi en önden izlerim ne var hıh .. neyse birileri bana acı da biz de gelelim yalnız kalma dediler. ( Gülden , Ömür ve tabi koca bey )
1 Ağustos günü Harbiye Cemil Topuzlu Sahnesinde 21.00'a dakikalar kala konser alanına vardık, bütün kızlar süslenmiş püslenmiş pür makyaj, kuaföre bile gidilmiş, topuklular giyilmiş sanki birazdan Tarkan'la randevusu var (Halbuki benim var size ne oluyor ki?Hem yeni elbisemi de giydim onun için hıhh..) konser alanına girmeye çalışıyorlar.


Biz yerimize ulaştık ama herkesin oturup merdivenlerin bile hıncahınç dolu olduğu konser salonunun Tarkan için hazır olması biraz zaman aldı. Bir heyecan.. bir heyecan herkes sabırsız artık alkışlar yükseliyor haydi çıksın artık, arada Tarkan'ın görüntüleri çıkıyor ekranda herkes bağırışıyor, beylerden uyarı alıyorum "Tarkan sahneye çıkınca lütfen sakin ol Neso tamam mı çok bağırma" hımmm peki peki anladık susun ... kusura bakmayın ama söz veremeyeceğim o konuda :)))


Veeeee nihayet Tarkan "Sevdanın Son Vuruşu" ( albümden önce single çıkardığı Aysel Gürel sözlü parçası) adlı şarkısıyla sahnede , tahmin edersiniz ben de ayakta havada oralarda bir yerdeyim işte :) Kalbim güm güm.. Neyseki ön sırada ayağa kalktı arkadakiler onlara laf ediyor, sanıyorlar onlar kalktı diye kalktım ayağa , adama dönüp diyorum "Tarkan konserine gelmiş insanların oturmasını bekleyemezsiniz" Ne tesadüf Tarkan 'da konsere gelip kös kös ( bir de en önlere) oturan insanlara aynı lafı etmez mi? "Tarkan konserine gelmişsiniz oturmak olmaz!!"
Tarkan'ın konseri (2. günü olmasına rağmen) dopduluydu, oturacak boş yer yoktu, bilet bulamayanlar üzülmesin ay sonu yine konseri var :)) Ayrıntılı bilgi için Tarkan'ın resmi sitesine tıklayınız ( siteye de bayıldım :)

Albüm çıkalı 3 gün olmuştu herkes yeni albüm şarkılarını ezbere biliyordu ( ben de dersime çalışıp gitmiştim öğretmenim) Eski albümlerden de şarkılar söyledi , ahhh onların yeri çok ayrı...
Konser alanına 2 ekstra çıkışla veda etti Tarkan. Danslarıyla sesiyle sahneyi konser alanını doldurdu. Yapılan tezahüratlara mütevaziliğiyle sevindi, karşılık verdi. Sürekli etrafa öpücükler yolladı. Dansçı kızlara konuk sanatçılara ihtiyaç duymadan 6500 kişiye yetebildi. Sevildiğinin farkındalığıyla mutluluğu gözlerinden okunuyordu ( Gözünü yandaki büyük ekranlarda yakın çekimden gördükte ondan ;) Ara ara gözleri doldu, boğazında düğümlendi duyguları, sevildiği için şükrediyordu bakışları, eğildi yere kapandı, dizlerinin üstüne, kafasını kaldırdı herkes bağırıyordu "Türkiye seninle gurur duyuyooor!!" Baktı ..baktı .. konuşamadı boğazındaki düğümden, sonra "Siz olmasanız ben olmazdım, sizi çok seviyorum " dedi... tabii Neso'da kayıtsız kalamadı bu duruma ...



Karalanmıştı her fırsatta, yalnız kalmıştı, belli ki zor günler geçirmişti, megastardı ama yalnızdı. Bazen insanlar eleştiriyor, neden yurtdışında yaşıyor diye. Burada kazanıp orada harcıyor dediler. Düşündüm de herkesin tanıdığı ve sokakta yürürken üstüne atlayacağı birisi olsaydım normal bir hayat yaşamak için sokakta rahatça yürüyebilmek için ben de tanınmayacağım bir yerde yaşamayı seçebilirdim . Ahhh şekerler star olmak ne zor ! İyi ki ünlü bir şarkıcı olmamışım. Yoksa şıpıdık terliklerimle markete gidip hamur işi yağ alamaz , bahçedeki kedileri besleyemez , makyajsız sokağa çıkamaz, fazla kilolarım var diye denize giremez, hayatımla ilgili şeyleri böyle rahatça yazamazdım :)) Herhalde olay olurdu. O yüzden ünsüz harf olmanın kıymetini bilmeliyim.
Üreten sanatçının da kıymetini bilelim destek olalım. Ayrıca Tarkan'ın doğayı korumaya yönelik aktivitelerinden dolayı karalandığını da göz ardı etmeyelim.Tarkan'ın albümünü tavsiye ediyorum. Alıp arabanızda dinleyiniz. Hatta benim gibi bilgisayar başında da dinleyiniz ki yaptığınız iş daha zevkli hale gelsin. Birşeyi çok istersen olurmuş ..Birgün bir konser çıkışı ya da sosyetik bir kuaför girişi ama birgün bir yerde tanışabilme umuduyla ... hayat durduğu yerden devam ediyor.

Görüşürüz Şekerler !!!


4 Ağustos 2010 Çarşamba

Kedilere Özel Dergi


Yok yok yanlış anlamayın kediler henüz okumayı çözmedi :) Sadece konusu kedi olan bir dergi. Dün Burki bana sürpriz olsun diye D&R'dan almış. Ben daha önce Pino'nun sitesinde görmüştüm. Kedici dergisi 2 ayda bir yayınlanıyor ve içerisinde kedi bakımı ile ilgili bilgiler, kedi dostlarından gelen hikayeler ve fotoğraflar, kedi sever sanatçılarla röportajlar var ( Bu ayın kedicisi Ajda Pekkan ve sanatçı Deniz Türkali) Deniz Türkali'nin röportajına bayıldım. Benim gibi düşünenlerin olduğunu bilmek bu duyguyu paylaşabilmek çok mutlu etti beni. Teyzem hep şöyle der "Hayvan sevmeyen birinin insan sevdiğine inanmıyorum" Bunu ben de sık sık düşünmeye başladım. Hatta bazen onları insanlardan daha çok seviyorum. Çünkü bir insanın verdiği zararı bir kedi veya bir köpek vermez (ısırık izi bile zamanla geçiyor :) Ne yazıkki bizden farklı olanı kabul edemiyoruz. Deniz Türkali'de Kedici Dergisindeki röportajında şunu söylemiş benim de çok hoşuma gitti paylaşmak istedim:

"Korkuyu anlarım, fobileri empati kurarak anlarım. Ne var korkacak diyemezsin insana. Sen de kendi korkularınla yüzleşmek zorundasın. Zaten insan merkezli bir dünya çok delirten birşey. Dünya bir canlı ve hepimiz bu canlının bir parçasıyız"


O yüzden de dünyayı paylaştığımız her canlıya ve onun yaşama hakkına saygı duymalıyız.

Hayvanların ve tüm savunmasız canlıların zarar görmediği aç kalmadığı mutlu olduğu bir dünya diliyorum :)

Kedici Dergisinin 7. sayısı bayilerde.Tüm kedi severlere tavsiye edilir ;)

3 Ağustos 2010 Salı

Rüyalar Gerçek midir?





Uzun zamandır sinemaya gitmemiş biri olarak dün gittiğim filmi çok beğenip kendi çapımda araştırıp değerlendirip sizinle de paylaşmak dedim. Burak sürekli evdeki media serverla film indirip film izlettirdiği için (genelde eski klasikler) vizyondaki filmleri de nasıl olsa indiririz diye (aa ne ayıp di mi?) sinemaya gitmiyorduk. Hatta sanırım en son Alice Harikalar Diyarında'ya gitmiştik bunun da sebebi filmin sinemada 3D izlenebilmesiydi :) Dün Sedoş'la hadi gidelim dedik ee bari bugün gidelim hangi seans hangi salon derken kendimizi Caddebostan Kültür Merkezi'nin salonlarında bulduk. En arka sıradaki 2 kişilik ( Aşık koltukları) koltuklara da yayılıp kendimizi Leonardo'nun son filmine ve patlamış mısıra kaptırdık gittik.



Filmimiz Inception / Başlangıç (Birebir Türkçe'ye çevirmişler fakat filmde geçen anlamı "Fikir Ekimi" bilinçaltına bir fikir yerleştirmek)



Başrollerinde ne kadar yaşlansa da (1974 doğumlu bana göre yaşlı sayılır :) hala o teenage görüntüsünü kaybetmeyen ama buna rağmen de sadece yakışıklılığı ile değil genellikle macera filmlerinde başarılı oyunculuk performansı gösteren ( bir önceki filmi Shutter Island'da çok iyiydi) Leonardo DiCaprio vardı. Ayrıca diğer başrollerde son Samuray / Last Samurai 'dan tanıdığımız karizmatik japon amcamız Ken Watanabe, 500 Days of Summer filmindeki sempatikliğine bir de çeviklik katmış Joseph Gordon-Levitt, ödüllü fransız güzel oyuncu Marion Cotillard (Yine çok beğendiğim bir film A Good Year 'da Russell Crowe ile başrollerde) , filmin yönetmeni ve yazarı Christopher Nolan'ın daha önceki başarılı filmi The Dark Knight'tan tanıdığımız bence masum gibi görünüp içinde gizli bir psikopat taşıyan ve bu tür rollere de yakışan bir yüzü olan Cillian Murphy ve filmde oyunculuğunu beğendiğim çıtır çerez kızımız Ellen Page ( X-Men 'den hatırlarsınız) oynuyorlar.



Filmin konusu kısaca ;


"Dom Cobb çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği herşeye malolmuştur. Cobb a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş tabi eğer imkansız başlangıç ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır. Ama ne dikkatle yapılan planlamalar, ne de uzmanlıkları, onları, her hareketlerini önceden tahmin ettiği anlaşılan tehlikeli düşmanlarına karşı hazırlıklı kılabilir. Bu, gelişini sadece Cobb un görebildiği bir düşmandır."





Başlarda biraz kafamız karışsa da ilk yarı bitmeden konuyu anlamayı başardık (Aldığım duyumlar sebebi ile bu kadar çabuk anlamayı beklemiyordum). Gerçek dünyada birkaç saniyelik zaman diliminde, bilinçaltında ise birkaç dakikalık /günlük/ yıllık olaylar gelişmektedir ve gerçekle rüyanın iç içe geçtiği bu olaylar çok güzel kurgulanmıştır. Özellikle film posterinde gördüğümüz sahne , görsel efektleri gayet başarılı buldum. Hatta film çıkışı kafamda oluşan soru işaretlerinin cevabını merak ettiğimden oturup bunun kritiğini yapmalıyız diye düşündüm. Çünkü "bu da nereden çıktı , nasıl oldu? " dediğim sahneler vardı.






Genelde yaz aylarında çıtır çerez filmler vizyona girer. Böyle başarılı bir filmin ( şimdiden Oscar'a aday gösterilmiş) yazın sinemalarda oynaması da ilginç. Yazar/ Yönetmen C. Nolan'ın uyku konusuna takma sebebi de daha önce gerçirdiği bir rahatsızlıkmış .Belkide bu hastalıkta onun bilinçaltına bu filmin oluşumunu tetikleyecek bazı fikirler ekmiştir. Bazen sizin de rüyanızda görüp kafanızı kurcalayan ve yaratıcılığınızı çalıştıran fikirler olmadı mı? İnsan beynini ve inceliklerini, ayrıntılarını düşündükçe ona hayran kalmamak mümkün değil.



En derin uykularımızda birkaç saniyelik zamanlarda uzun uzun gördüğümüz kimi zaman özgürce gökyüzünde uçtuğumuz kimi zaman korkuyla kaçtığımız bazen de sevdiğimiz mutlu olduğumuz anılarımızdaki sahnelerde özlemini çektiklerimizle geçen rüyalar. Ve boşluktan aşağı düştüğümüzü görüp zıplayarak uyandığımız rüyalar. Rüyalarımda hep içimde biryerlerde gizlenmiş gerçeklerden bir pay olduğunu bildiğim için ve gördüklerimle asıl "ben"i anlamaya çalıştığım için bu filmde de rüyalar alemiyle ilgili beni etkileyen gerçekler oldu. Ama asıl önemli olan soru şu "Gerçek nedir? " "The Dream is Real" :) İzleyin ve görün ;) Bu heyecanlı macerayı kaçırmayın!




2 Ağustos 2010 Pazartesi

Mutlu Yıllar Sanaaaa ! İyi ki Doğdun Burkiiiii !

Bugün aşkitomun doğumgünü :) Ona nice mutlu,sağlıklı,başarılı,eğlenceli + Nesobaby'li güzel yaşlar diliyorum :))) Tüm güzel dileklerin gerçek olsun sevgilim...