15 Temmuz 2010 Perşembe

1 yıldır evli Nesobaby ve Burki


:) Kadınlar için ne kadar önemlidir değil mi yıldönümleri , doğumgünleri... çok severiz biz kadınlar kutlamaları , sürprizleri hediyeleri ...belkide ondandır. Ya da yıldönümleri güzel günleri olayları resmileştirir hatırlatır bize o günün anlam ve önemini.


Biz geçen sene bugün Burki'mle evlendik. Yine böyle güneşli başlayan kuaför çıkışı sağnak yağmur yağan ve bize evlilik heyecanını unutturup başta stresli sonra bol gülücüklü bir gündü 15 Temmuz 2009.

Oysa herşey 2005 yılında yine bir yaz günü başlamıştı ( çok seviyorum bu hikayeyi :)

Ben o zamanlar kızıl saçlıydım (üzerine kaç renk eskittim) bir de daha çok zayıftım :P Bankaya yeni başlamış çömez eğitim grubumun çıtır kızları ile ders arası kafede oturmuş dedikodu yapıyorduk. Ben oldum olası çekik gözlü derin bakışların hastasıyımdır. Hiç beklenmedik bir anda o gün o çekik gözlerle karşılaştı gözlerim " Amanın" dedim içimden "Bu çocuk kim yahuu?" "hemen tanışmalıyım" Annem bilir kafaya koydum mu birşeyi mutlaka olmalı..

Önce gözlerle başlayan takibim sonrası hafiyeliğe dönüştü sistemli çalışmalarım başladı. Ben artık ismini öğrenmiş neredeyse cv'sini hazırlayacak duruma gelmiştim yaptığım araştırmalarla. Kader işte zamanla ağlarını örerken ben de durumu biraz daha hızlandırdım sanırım. Birgün kader ya da tesadüf onu karşıma çıkardı ben de tüm utangaçlığımı ( utangaç değilimdir pek zaten) bir kenara atıp Burki'nin karşısına çıktım ( telefonla aradım desek daha doğru olur belkide) Ve biz nihayet tanıştık. Hatta o gece ona bir mektup yazdım ve dedimki ilerde ne olur bilemem ama bu gece seninle tanışmasam hatayımın sonuna kadar içimde kalabilir pişmanlık duyabilirdim. İşte o tarihini hatırlamadığım bir yaz gecesinden beri tanıyorum Burki'yi. Kader işte kimi zaman ayırdı araya artık istenmeyenleri soktu, sonra belkide daha çok kıymetimizi bildik birleştirdi, askere gönderdi ayrılık acısı özlemler kavuşmalar havaalanında bırakılan yaşlı gözler , özlem, yine o havaalanlarında başlayan mutlu mesut seyahatler , binlerce fotoğraflar , Karamel'imiz ,hüzünler heyecanlar sevinçler yemekler , nice insanların evliliği bebekleri hatta ayrılıklarını , nişan, yüzük aileler...hepsinine tanık etti bizi. ve yıllarca evliliğin "e" sini söylemekten bile korkan sevgilimi yine sanırım o kader evlenmeye ikna etti bir şekilde. ( bu sefer beni ikna etmesi zordu :)))

Gittiğimiz güney Fransa'nın Nice-Monaco yolunda çok güzel manzaralı bir koyunda utangaç bir teklif aldım Burki'den ve kabul ettim evlenmeyi. Sonrası hazırlıklar güzel bir ev kurmanın telaşı ve düğün hazırlıkları...Hıdiv Kasrı'nın muhteşem gül bahçesinde güzel bir düğün ve hayatımın tatili Karayipler'de bir balayı... Derken hepsi geldi geçti ve bugün evliliğimizin 1. yılı doldu. Aman Tanrım ne de çabuk geçti !!! :)


Canım Kocacım Burki'm ,

Sana romantik laflar etmeyeceğim çünkü sen utanırsın ben o lafları söylerken.

Sana büyük vaatlerde de bulunmayacağım çünkü sen neler yapabileceğimi zaten biliyorsun :)

Seni ilk tanıdığım günlerden biriydi , sana demiştim ki " Benimle evlenmelisin" sen de çok şaşırmıştın. Hatırladın mı? Umarım geçen zamanda bunun doğrulunu anlamışsındır :)) Çünkü biz seninle bazı yönlerden her ne kadar çok farklı olsak da hep birbirimizi tamamlar olduk. Birbirimizin eksiklerini tamamlayıp fazlalıklarını törpüleyip bir bütün olduk. Bundan sonraki dileğim bu renkli güzel huzurlu yuvanın devam etmesi ve belki birkaç seneye içine de bir güzel bebekle (bacakları bana çeksin gözlerini senden alsın burnunu benden :))) zekasını senden aklını ve duygusallığını benden yeteneklerini ikimizden dişleri bana cesareti ve sportmenliği sana çeksin, merhametli olsun bizim gibi ve de mutlaka sağlıklı ve şanslı olsun ...) o yuvayı iyice renklendirip canlandırmak olacak (tabii biz buna hazır olduğumuzda ;) . Hergün eve vardığımızda Karamel'i önce ben kucaklıycam savaşı yapmak ve onu sıkıştırmak yumak yumak tüylerinden. Bir de seninle görmediğimiz birçok dünya toprağını görmek. Anlamak birbirimizi eskisinden daha çok. Gerçek bir çekirdek aile olmak. Hayallerimiz gerçekleşirken yanyana olmak . Allah bizi ayırmasın pişman etmesin hiçbirşeyden. Ömrüm yettiğince ve sen izin verdikçe seni hep çok seveceğim aşkım !

1. yılımız kutlu olsun !!!

Sadece senin Nesobaby'n...

9 Temmuz 2010 Cuma

Gökyüzü sana ne oldu kuzuuum?

Kendini mi şaşırdın? Biz haftasonu kaçamağı yapacaktık senin şu haline bak. Bütün kış yağmadığın yağmuru yağmak aklına yeni mi geldi? Halbuki biz de bütün kış daha çok güneş açarsın diye yazı beklemiştik.
Bu hava beni melankolik yapıyor. Her ne kadar david vandetta 'nın şarkıları gibi cıstak cıstakları tıklasam da mp3 listemde bir süre sonra yine mouse murat ceceli , soner kabadayı gibi günümüzün "romantik prensleri" ne kayıyor. Halbuki bu akşam yola çıkacaktık ama ben bikinimi çantama atmış olduğum halde tatil havasına giremedim henüz yağmur havasından çıkıp. Ayrıca da kendimi çok şişko hissediyorum :( canım da nasıl çekmecedeki acil durum çikolatasını yemek istiyoorrr...Belki onu yesem daha mutlu bir insan olurum??

Yok yok onu yersem de vicdanım sızlayacak , bir parça atsam ağzıma gerisi gelecek durmak yok çikolataya devam şeklinde ..En iyisi çikolatayı en kısa zamanda birisine hediye etmek. Zaten hayatımın maksimum kilo seviyesindeyim şu anda vücudum daha önce bu kiloyu görmemişti. Gözlerim de görmemiş ki beni sinir ediyor bu günlerde. Neyse sağlıklıyım diye ona da şükretmeliymişim vücudumla barışık olmalıymışım (dedi bizim kızlar)

Ayrıca hiç çalışasım yok, bir an evvel saatin 17.00 olmasını bekliyorum... 17'den sonrası kolay geçiyor :) Hayat hep böyle saatin 18.00 olmasını beklemekle mi geçecek?
Bir de benim böyle günlerde özlemlerim tutar geçmişe doğru. Eski günleri özlerim çocukluğu, eskileri , eski görmediğim arkadaşları , eski tatilleri , eski dostları, artık eskisi gibi aramayan, aramadığı için aranmayan. O eskilerden çalan şarkılarda hatırladığın insanlar...Bu şarkılar da olmasa..:)
Ama kötüleri değil de iyileri hatırlar oldum. Kötüleri siliyormuş hafıza bünyesinden bir süre sonra çünkü hatırlamak istemiyorsun. Ne bileyim vardır bir açıklaması bir grup İsviçreli bilim adamının. Ama yeni yaşanmış kötü anılar silinmedi hafızamdan henüz, onları da affedemedim daha zamanı var. İsimleri bile unutur oldu hafızam istenmeyen isimleri. Halbuki 2 yaşındaki anıları bile hatırlayan bir insandım ben. Yaşlanmak böyle birşeymiş , bünye çabuk yorulur çabuk unutur olmuş. Diyeceksin yaşın kaç kuzum ne yaşlanması? Her eklenen yaş sana +1 yaşlanmak değil mi? Yaşlandım ama emin ol, eskisi gibi enerjik gezemiyor ayaklarım :) ordan anlarsın yaşlandığımı nesobaby gezemiyor eskisi gibi..
Böyle de birşeyler geldi içimden yazasım geldi işte sana da ... Ordaysan ve beni okuduysan sağol sen de benimle bu anı paylaştığın için :)

1 Temmuz 2010 Perşembe

Nesobaby Van'da 4. Gün ve Son

Cumartesi günü Van'da gezmek için son günümüzdü ve bu sefer gerçekten çok çok erkenden yollara düşmüştük. Hani bazı canlılar kahvaltı yapmadan önce ...

Yanımıza kadim dostum Kemal Ağabey'i de almıştık. Puslu gözlerle bize rehberlik eden Kemal ağabey arabanın ön koltuğuna oturmuş mazlum delikanlı imajıyla bizlere çevreyi tanıtıyordu. Yook artık ne delikanlısı koskoca adam tabii. Neyse ciddi olalım :P ve işte karşınızda Kemal Ağabeeyyy !

Kemal abi rehber eşliği ile gitmemizi tavsiye etmişti. Sebebi de Nemrut Krater gölü yol üzerinde değil anayoldan sapılan başka yollar üzerindeydi. Biz de rehber olarak onu çağırdık tabiiki. Yolda da bu içi rengarenk ve (aslında içi çocuk doluydu) kerpiç bakkaldan atıştırmalık birşeyler aldık. Bakkaldan kızıl saçlı hesap uzmanı küçük arkadaş sorumluydu. Aman oralarda aç kalmayalım deyip poşetimizi doldurduk abur cuburla.

Nemrut'a yaklaşık 2 saat sonra vardığımızda tepede esen rüzgarı size anlatamam. Öyle böyle değil resmen biraz daha az kilolu olsam uçacaktım neredeyse :P

Bu arada bu bahsettiğimiz Nemrut Adıyaman değil Bitlis Nemrut. Yani üzerinden 9 mt'lik heykeller olan değil eski volkanik dağ olan Nemrut'un krater gölüne gittik. Yukarıdaki fotoğrafta da görebileceğiniz gibi göl 2 bölümden oluşuyor. Soldaki yeşil renkli gölün suyu o kadar sıcakki uzun süre elinizi içinde tutamıyorsunuz. Diğer mavi suyun ise sıcaklığı normal. Fotoğrafı her zamanki gibi tırmanma meraklısı olan kocacım Burki tepelere çıkıp çekti eline sağlık sayesinde biz de yukardan gölleri görmüş olduk. Erken gitmenin faydaları biz dönerken yeni yeni arabalar hatta öğrenci minibüsleri gelmeye başlamıştı. Kalabalığa kalmadan görmüş olduk. Dilerseniz sadece çay içebileceğiniz bir de ufak kulübe bile var :)

Nemrut'tan aşağı inip Bitlis'in köylerinin arasından Ahlat'a doğru inerken bu minik arkadaşlarla karşılaştık ve çok sıkıştığımız için ( nemrutta wc yok maalesef) WC molası verdik. Bu küçük kızın ismi Deniz. Gözleri de deniz gibi ne kadar anlamlı ve derin bakıyor değil mi?

Alper çocuklara daha önce küçük kızıl saçlı bakkaldan aldığımız gofretlerden dağıttı

Deniz'in küçük şaşkın kardeşi de afiyetle yedi :)

Bir sonraki durağımız Ahlat, geldiğimiz yol üzerinde yani Van'ın Bitlis yakasında Van yolu üzerinde kalıyor. Burada tahminen 8100 adet mezarın olduğu söyleniyor. Selçukluların 1071 Malazgirt savaşından kalma mezarlar bulunuyor . Ayrıca mezarlığın dışında da çok güzel doğası olan yeşil bir kasaba. Gitmişken etrafı da gezmekte fayda var. Bize bu kısa gezide de rehberimiz Erkan eşlik etti. Kendisi "derslerin nasıl Erkan?" sorusuna " Çok iyi tabii ki " diye cevap veren bir çocuk. Ne kadar akıllı ve çalışkan olduğunu siz tahmin edin :)

Ahlat'ı da bitirdikten sonra karnımızı doyuracak bir restaurant bulup gezimizin son noktası Adilcevaz'a o meşhur cevizlerinden almaya uğradık. Hemen yolumuza çıkan Üstün ticaretten aldığımız ceviz ve ceviz reçellerini de tattıktan sonra hava kararırken köyümüzün yolunu tuttuk. Bu arada ceviz reçeli de nasıl olur derseniz çok leziz olurmuş benden söylemesi. Kabuklu ve kestane şekeri gibi yumuşacık ve tatlı bir ceviz düşünün. Tek seferde midenizde. Müthiş! Bu arada Üstün ticaret kargolayıp Türkiye'nin heryerine ürünlerini gönderiyormuş bilginiz olsun. (Tel: 0543-5235236)



Cumartesi gününü gayet yorgun bitirdik. Dönüş yolunda Süphan dağını da gördük. Günün son sürprizi köyde bulunan minik Van kedisi Sütlaç'tı. En çokta ondan ayrılması zor oldu. İsim annesi olarak kendisine bu ismi layık gördüm. Acaba şimdi kocaman olmuş mudur? Van'da bir de Van kedisi evi varmış ama vakit bulup gidemedik. Onun yerine bu minik yavru kucağımızı düşüverdi :)

Gördüğüz gibi Van, güzel insanlar, güzel çocuklar, güzel kediler, güzel yemekler ve güzel bir doğa ile tanışabileceğiniz yurdumun çok güzel bir parçası. Belki birgün siz de tatilinizi orada geçirmek isterseniz bana danışabilirsiniz. Son günümüz Pazar gününün sabahında da kuş fotoğrafı çekmek için Van 'ın bir diğer gölünde Erçek'te vakit geçirdik. Van da kuş fotoğrafçılığı için bol bol göl bulabilirsiniz. Öğlen uçağımızdan önce son kahvaltımızı yine Yusuf Konak'ın kahvaltı salonunda yaptık. Hem gözümüz hem midemiz şen bir şekilde evimize geri döndük.

Yazımı sabırla okuyan takip eden herkese teşekkürler :)

Fotoğrafların tamamını görmek isterseniz,

Benim kameramdakiler...

Burak'ın fotoğraflarından bir kısmı ...

Bir diğer kısmı da burdan...